Modern çağın empoze edilen propagandası…
Peki çok istesek de başaramayacağımız şeyler yok mudur? Umutlu olmak mı, şuursuz olmak mı ?
Modern Çağın Yükselen Propagandası
İstersen Başarabilirsin: Gerçek mi, Mitos mu?
Günümüzde sıkça duyduğumuz bir motto var: "İstersen başarırsın!" Bu ifade, modern çağın popüler kültüründe yaygın bir yer edinmiş, pek çok kişisel gelişim kitabı, motivasyon konuşmacısı ve sosyal medya gönderisinde karşımıza çıkan bir söylem haline gelmiştir. Ancak bu iddialı söylem, gerçekten her durumda geçerli midir? Çok istemek her zaman başarmak anlamına mı gelir?
Gerçekçi Olmanın Önemi
Öncelikle, istek ve çaba arasındaki ilişkinin önemini vurgulamak gerekir. Bir şeyin gerçekleşmesini gerçekten istemek, o yolda gerekli adımları atmaya teşvik eder ve motivasyonu yüksek tutar. Ancak başarı, sadece istemekle değil, aynı zamanda çaba, strateji, bilgi, bazen dış koşullar ama inanın şans ile de şekillenir. Çok istemek tek başına yeterli olmayabilir; gerçekçi hedefler belirlemek ve bu hedeflere ulaşmak için doğru stratejileri geliştirmek de önemlidir.
Umut ve Bilinç: Dengeyi Kurmak
Umut, psikolojik sağlığımız için önemli bir unsurdur. Geleceğe dair olumlu beklentilere sahip olmak, stresle başa çıkmada, zor durumları atlatmada ve genel olarak yaşam memnuniyetini artırmada önemli bir rol oynar. Ancak, bu umut "şuursuz" bir hal aldığında, yani gerçeklerden kopuk bir beklenti içine girdiğimizde, hayal kırıklığına uğrama riskimiz artar.
Başarının bir garantisi olmadığını kabul etmek, bu durumu kabullenmek ve buna rağmen elinden geleni yapmaya devam etmek, gerçekçi bir umut anlayışının temelini oluşturur. Umutlu olmak, hayal kırıklığı yaşama riskini de barındırır; ancak bu risk, umut etmenin verdiği psikolojik güç ve dirençle dengelenir.
Başarıyı Yeniden Tanımlamak
Her ne kadar modern kültür başarıyı sıkça maddi kazançlar, kariyer basamakları ün ve toplumsal statüyle ilişkilendirse de, başarı aslında kişisel tatmin, iç huzur ve yaşam kalitesiyle de ilgilidir. Bir kişi, belirlediği hedeflere ulaşamasa bile, bu süreçte elde ettiği deneyimler, öğrendiği dersler ve geliştirdiği yetenekler sayesinde başarıya ulaşmış sayılabilir.
Başarıyı yeniden tanımlamak, kişisel gelişim sürecini daha anlamlı kılar. Önemli olan, her zaman en yüksek zirveye ulaşmak değil, kendi potansiyelimizi en iyi şekilde değerlendirmek ve bu süreçten tatmin olmaktır.
Kendini Kabullenmenin Gücü
Birçok psikolog, kendini kabullenmenin psikolojik sağlığın temel taşlarından biri olduğunu vurgular. Herkesin farklı yetenekleri, sınırlamaları ve yaşam koşulları vardır. Kendini olduğun gibi kabullenmek, bu sınırlamaları görmezden gelmek anlamına gelmez; aksine, bu sınırlamaları anlayarak, onlarla barış içinde yaşamak ve bunları aşmak için stratejiler geliştirmek anlamına gelir.
Pete Best’in hikayesi, başarının tek başına ün veya dışarıdan gelen onayla ölçülmediğini anlamak için mükemmel bir örnektir. Best, The Beatles’ın ilk davulcusu olarak grubun başlangıcında önemli bir rol oynadı. Ancak, grup büyük bir üne kavuşmadan önce yerini Ringo Starr aldı. Bazı dedikodulara göre Best’in yakışıklılığı ve genç kızların fazla ilgi göstermesi diğer grup üyelerinin pek hoşuna gitmiyordu.Bu, birçok kişi için yıkıcı bir hayal kırıklığı gibi görünebilir; ne de olsa, Beatles, dünya çapında bilinen bir müzik fenomeni haline geldi. Fakat Best, yıllar sonra “Beatles ile olabileceğimden daha mutluyum”diye röportaj vermiştir. Gruptan atılma koşulları sonrası eşi ile tanıştığını, 2 çocuğu olduğunu, hayatı farklı ölçtüğünü ve huzurlu oluğunu belirtmiştir. Grubun diğer üyeleri dünya çapında üne kavuştular ama bazı trajik durum ve sonlar hakkında da bir çok bilgi mevcut.
İstemenin Ötesinde
Başarının tanımı kişiseldir ve herkese göre değişir. Değerli olan, kendi başarı hikayenizi yaratmak ve bu süreçte kendinizi geliştirmektir. İşin aslı; isterseniz, kendi yolunuzda başarılı olabilirsiniz.